Amerikan Seçimleri ve Yeni Dönemde Trump’la İletişim

Amerikan Seçimleri ve Yeni Dönemde Trump’la İletişim

2 Oca 2025

A. Ercan Gegez*

Donald Trump Amerikan seçimlerinde yine ipi göğüsledi. Çok az kaldı. Bu ay içerisinde Trump direksiyona geçecek. Bir önceki döneminde Hillary Clinton’a karşı anketlerde hiç şanslı görünmüyordu. Bu dönemde de en azından bir ara Joe Biden’ın çekilmesinden sonra Kamala Harris’in yükselişiyle, Trump’ın tekrar seçilemeyeceğine dair umutlar artmıştı. Ancak Trump adeta tereyağından kıl çekercesine yeniden seçildi.

Amerikan seçmeni nasıl oy veriyor? Amerikan seçmeninin kafasında bir başkan imajı var aslında. Amerikan halkı kimi başkan olarak görmek istiyor? Bu konuda çok eskiden yapılan bir anket çalışmasında John Wayne birinci çıkmıştı. Politik pazarlama açısından bakıldığında masa başı strateji çalışmaları ve benzeri faaliyetler Amerikan seçimlerinin mutfağını oluşturuyor. Kampanya ekipleri seçim sonuçlarını sadece görünüm, fiziksel özellikler, televizyon programlarındaki tartışmalarda adaylardan kimin daha fazla terlediği gibi nüanslara bırakamayacak kadar ciddi çalışıyorlar. Her kampanyanın arkasında dışardan fazla fark edilmeyen, yoğun bir pazarlama çalışması mevcut. Ancak bu ciddi çalışmaların hiçbiri biraz önce saydığım görsel ve iletişimsel faktörleri önemsiz hale getirmiyor. Her şeyden önce Amerikan başkanları Hollywoodvari bir tarza sahip olması önemli bir avantaj. Beden dilini iyi kullanabilmeleri, karizmatik görünüm gibi faktörler rakiplere karşı avantaj sağlıyor. Çünkü Amerikan seçmeni bunları önemsiyor.

Hollywood’dan çıkan Ronald Reagan bu anlamda iyi bir örnek. Geçmişte okuduğum ama kaynağını hatırlamadığım bir araştırma sonuçlarına göre Reagan Amerikan halkı için en başarılı başkanlar arasında yer alıyor. Reagan’ın aktörlüğü beden dili açısından kendisine başkanlık yarışında avantaj sağlayan faktörlerden biriydi. Aslında Trump’ı da ele alırsanız çok rahat bir şekilde herhangi bir Hollywood filmine yerleştirebilirsiniz. Beğenin ya da beğenmeyin ama YMCA şarkısı ile kendine özgü dansını yapan Trump farklılığını gözler önüne serebiliyor.

Sözsüz iletişim Amerika’da önemli. Kennedy Nixon TV tartışmasında Nixon’un bacağındaki rahatsızlık nedeniyle ağırlığını zaman zaman bir bacağından diğerine yükleyerek tek dizini bükmesi, televizyon ekranlarında dimdik görünen Kennedy’e avantaj sağlamıştı. Konuyla ilgili bir belgeselde izlemiştim. Amerika’daki seçmenlerden birine neden Kennedy’e oy verdiği sorulduğunda cevap olarak “Kennedy’nin gözleri güven vermiyor, özellikle sol gözü” demişti. Sadece bir göz bile oy verme davranışını etkiliyor. Muhtemelen özellikle kararsızlar için. “Kararsız seçmenin oy verme davranışının arkasında kararlı seçmene kıyasla daha fazla irrasyonel güdüler vardır” hipotezi her ne kadar akla yatkın gözükse de ampirik olarak araştırılmaya değer bir hipotezdir.

Ofiste tam bu yazıyı yazarken Spotify’de bir Sinatra şarkısı çalmaya başladı. Şarkının adı Call Me Irresponsible. Call me irresponsible Call me unreliable. Throw in undependable, too. Do my foolish alibis Bother you? (Bana sorumsuz de. Bana kaypak de. Güvenilmez de ekle. Aptalca mazeretlerim seni rahatsız ediyor mu?) Gülümsedim. Sanki şarkı Trump için yazılmıştı. İşte tam anlamıyla Amerika’yı böyle bir kişi yönetiyor olacak.

Trump’lı yıllarda bizi bekleyen en önemli açık olan şey tahmin edilemezlik olacak. Yeni dönem açısından bizi bekleyenleri siyaset açısından yorumlayacak yeteneğim ve niyetim yok. Ancak önceden kestirilmesi zor, ezber bozan bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz açık. Trump daha başkan atanmadan Kanada’yı ABD’nin bir eyaleti olarak tanımladı. Panama kanalına ve Grönland’a göz dikti. Ortadoğu’nun kaynadığı şu günlerde böylesine tahmin edilemez bir liderle günlük söylemler çerçevesinde iş yapmak çok mümkün değil. Türkiye-ABD ilişkileri ve iletişimi hiçbir zaman olmadığı kadar profesyonelce yaklaşılması gereken bir konumda. Liderler arası ilişkilerde yüksek kontekst düşük kontekst yaklaşımlar, hangi liderin ne tür söylemleri olduğundan çok bu söylemlerinin kültürel temelde analizi oldukça önem kazanıyor. Erin Meyer’in The Culture Map kitabı demek istediğimi anlatmak açısından bir numara. Erin Meyer bu kitabında farklı kültürlerden gelenlerin karşılıklı iletişimlerinde kültürel önyargıları nedeniyle nasıl yanlış anlaşılmalara maruz kaldıklarını anlatıyor. Bu tür yanlış anlaşılmaların iş dünyasında yol açtığı iletişim sıkıntılarına dikkat çekiyor. Uluslararası siyasette de dünyanın geleceği için artık bu tür kültürel analizlere ve günlük ve tepkisel çıkışlardan uzak söylemlere ihtiyaç olduğu kesin. Dünyanın geleceği adeta kendi başına bir “Trump Kültürü” yaratan Donald Trump gibi liderlerle oldukça riskli gözüküyor. Bu yüzden artık dünyanın geleceği doğru iletişime bağlı.


*Prof. Dr. A. Ercan Gegez, Topkapı Üniversitesi