Dijital Dünyada Ebeveyn Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Dijital Dünyada Ebeveyn Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

26 Oca 2024

Esra Ercan Bilgiç*

Ekran süresini dengelemekten siber zorbalığa, yaşa uygun olmayan içerikten sahte haberlere, çevrimiçi istismardan dijital mahremiyete, dijital ortamlarda çocuk verilerinin sömürülmesinden hedefli reklamlara, çevrimiçi güvenlikten şiddet içerikli görüntülere, oyun oynama bozukluğundan psikolojik ve fiziksel sağlık üzerindeki olumsuz etkilere kadar çok ve çeşitli riskleri barındıran dijital dünyada, ebeveynler olarak çocuklarımızı tek başımıza korumamız gerçekten mümkün mü? 

2015-2020 aralığını kapsayan dönemde Türkiye’deki ulusal basında dijital medya ve çocuk ilişkisine değinen haberleri incelediğim bir akademik araştırma gerçekleştirdim. Araştırmanın tüm akademik bulgularını burada paylaşmak değil niyetim. Yine de o araştırma vesilesiyle gözlemlediğim önemli bir duruma bu yazıda değinmek istiyorum: gazete haberleri, çocukları dijital dünyanın risklerinden koruma sorumluluğunu anne babaların omuzlarına yüklüyor. Toplumdaki genel yaklaşım da bundan farklı değil.  Bir ebeveyn olarak ve meseleye kendimi de katarak bu duruma itiraz ediyorum: bu yük bu omuzlar için çok ağır!

Alanın önde gelen araştırmacılarından Sonia Livingstone tam da bu hususta şöyle diyor: “Çocuklarının dijital katılımını yönetme konusundaki zorlukları aşamayan ebeveynler, genellikle toplumun eleştirileriyle karşılaşır. Ancak, bu sorumluluğun üstesinden gelmek tek başlarına mümkün değildir. Ebeveynler, büyük ölçüde kendi kontrol ettikleri şartlar dışında ebeveynlik yaparlar. Eğer internet yönetimi yetersizse, dijital platformlar ebeveynlere destek sunmuyorsa veya istismara açık bir ortam varsa, ebeveynler muhtemelen çaresizlik hissi yaşarlar. Teknolojik gelişmeler hızlı, karmaşık ve ebeveyn endişelerine duyarsızdır.” (Livingstone, 2021) Toplumun üstlenmemizi beklediği yük, işte bu yüzden bu omuzlara çok ağır. İçinde yaşadığımız belirsizlikler çağında ve bulunduğumuz coğrafyada enflasyondan güvencesiz çalışma koşullarına, iklim krizinden gıda güvenliğine, deprem riskinden çarpık kentleşmeye kadar pek çok farklı meseleyle baş etmeye çalışma mücadelemize, dijital sorumluluklarımızın da eklenmiş olması ebeveynler olarak hepimizi ziyadesiyle yoruyor. 

Livingstone’un da değindiği üzere, elbette dijital dünyada “ebeveynler de paydaştır ve hem dijital ortamda çocuk hakları konusunda kendilerine danışılmalı, hem de sorumluluktaki payları adil şekilde değerlendirilmeli.”  2021 yılının Mart ayında Birleşmiş Milletler’ce kabul edilen 25. Genel Yorum, görev ve sorumluluk sahibi olarak, çocuk haklarını gerçekleştirme yükümlülükleri ile birlikte, öncelikle hükümetleri muhatap alıyor. Genel Yorum 25 aynı zamanda teknoloji şirketlerinin yanı sıra yasa yapıcı ve uygulayıcılara, eğitimcilere, sağlık uzmanlarına ve dijital ortamla ilgili olarak çocuk haklarını gözetip korumaya birlikte yardımcı olabilecek diğer pek çok kişi ve kuruma da hitap ediyor. 

Bu doğrultuda, 2023 yılında Birleşik Krallık’ta ve Avrupa Birliği’nde önemli hukuki adımlar atıldı. Birleşik Krallık'ta kabul edilen "Çevrimiçi Güvenlik Yasası" (Online Safety Bill) çevrimiçi ortamlarda çocukları koruma sorumluluğunu teknoloji şirketlerine resmen yüklemiş oldu. Bu çok büyük ve çok önemli adım doğrultusunda teknoloji şirketleri belirlenen kurallara uymazlarsa, büyük miktarda para cezalarıyla karşı karşıya kalacaklar ve çocukları korumak için gereken adımları atmazlarsa, yöneticileri hapis cezası dahi alabilecek. Yeni yasa, çocukları çevrimiçi risklerden koruma konusunda sıfır hoşgörü yaklaşımını benimsiyor. Buna göre teknoloji şirketleri yasa dışı içerikleri hızlı bir şekilde kaldırmakla veya ilk etapta çocuklar tarafından görülmelerini engellemekle yükümlü olacak. Bunlar arasında terör ve kendine zarar verme görüntüleri de var. Teknoloji şirketleri çocukların zararlı ve yaşlarına uygun olmayan pornografik içeriklere, intihar, kendine zarar verme veya yeme bozukluğuna teşvik eden içeriklere, şiddeti veya zorbalığı tasvir eden vb. içeriklere erişimlerini engellemekle yükümlü olacak. Yasa, çocuklara zararlı içeriklerin bulunduğu platformlarda teknoloji şirketlerinin yaş sınırlarını uygulamalarını ve yaş doğrulama önlemleri kullanmalarını zorunlu kılıyor. Sosyal medya platformlarının, çocuklara yöneltilen riskleri ve tehlikeleri daha şeffaf bir şekilde paylaşmaları ve risk değerlendirmeleri yayınlamaları da zorunlu hale geldi. Teknoloji şirketlerinden, ebeveynlere ve çocuklara çevrimiçi sorunları raporlamaları için net ve erişilebilir yollar sunmaları bekleniyor. Öte yandan AB’de kabul edilen Dijital Güvenlik Yasası kapsamında da çevrim içi platformlar ve hizmet sağlayıcılar, çocukları gözeterek yüksek seviyede güvenlik, gizlilik ve koruma hizmeti sunmakla yükümlü olacak. Ayrıca yasaya göre çocukların kişisel verilerinin toplanılarak hedeflenmiş reklamlara maruz bırakılması mümkün olmayacak. 

Benzer hukuki adımlar ABD ve başka ülkelerde de gündemde. Çevrimiçi dünya bir bütün olduğundan, dünyanın herhangi bir yerinde çocukları risklerden korumaya yönelik olarak atılan adımlar, her ülkede eşit şekilde olmasa da dijital dünyada çocuk haklarının daha fazla gözetilmesine yönelik olumlu sonuçlar doğurabilir. Hükümetlerin yasal düzenlemeler aracılığıyla teknoloji şirketlerine daha fazla sorumluluk yüklemesi, dijital dünyada ebeveyn olmanın dayanılmaz ağırlığını bir nebze de olsa hafifletebilir. 

*İstanbul Bilgi Üniversitesi, Öğretim Üyesi