İletişim Yaratıkları Ansiklopedisi için Ön Çalışma

İletişim Yaratıkları Ansiklopedisi için Ön Çalışma

10 Haz 2024

Can Zeren*

Aşağıdaki nesnelerin fotoğraflarını çekmek ilgimi neden mi çekiyordu? İletişim teknolojilerinin süratiyle ilerlerken bir durma ve yavaşlama eyleminde bulunmak için. Yahut altyapıların geçiciliğine odaklanmak, teknolojik ve doğal ritimlerin kopukluğunu ve yan yanalığını hissetmek için. Hızın içindeki yavaşlığa yönelmek, uzaklara bağlayan altyapıların yakın çevresiyle bağlantısını anımsamak için. Enformasyon gazını solurken hayatları sona eren ya da başka bir biçimde yaşamını sürdüren aygıtlar ile canlı yaratıkların kurdukları ilişkileri görmek için. Altyapıların çöküşüne, teknolojik atıklara, yıkıma, kirliliğe ve tekno-harabelere dikkat çekmek için. Bir yandan bu ilgiye Antroposen romantizmini anlama çabasının da dahil olduğu söylenebilir. Çevreye şöyle bir Caspar David Friedrich bakışı atmak mesela: “Buz Denizi” (Das Eismeer) [1] tablosundaki bir gemi enkazı gibi değil belki ama küçük ve kenarda kalmış, gündelik hayatta işleyişi unutulan ya da varlığı tükenen, başkalaşan çeşitli tesisatları, altyapıları ve teknolojileri kentin “doğallığı”nda tespit etmek belki de bu ilgimi tanımlayabilir.

Bitki körlüğü gibi altyapı ve tesisat körlüğümüz de var elbette. “Bitki körlüğü” [2] yani hüsnütabir ile “bitki farkındalığı disparitesi”: bitkileri fark etmekteki eşitsiz tavrımız, eşitsiz dikkatimiz [3]. Ayrıntıya girmeden yalın bir şekilde tanımlamak istersek bitkileri arka plana atmak, edilgen görünümlerinden mütevellit önemlerini kavramamak ve bu yüzden gündelik hayatta varlıklarına dikkat etmemek, diğer canlıları bitkilere nazaran daha çok fark etmek (zoocentrism) gibi ifadeler kullanabiliriz [3]. Peki gerçekten de böyle miyiz? Bu konuyu tartışan pek çok yayın mevcut [3, 4]. Bu yazıda temas etmek istediğim ise işleyiş ya da süreç unutkanlığı… Süreç farkındalığı disparitesi. Sabitliklere, ideallere süreçlerden daha çok önem verme durumu. “İşleyen demir ışıldar” denir ya, biz ışıltıyı görürüz de demir nasıl işliyordur, onu unuturuz. Hatta bu demir nereden çıkarıldı? Unuturuz. Akıllı telefonumuzun yağlı ekranında baş parmağımızla tespih çekerken ekranın işlerliğini sağlayan Indium mineralinin kimin emeğiyle ve elleriyle nerelerden çıkarıldığını unuturuz. Hatta zaten haberdar bile değilizdir. İçeriği ve işleyişi umurumuzda olamayacak kadar doğallaşmış ekranlar arasındayız. Bu tüm diğer elektronik cihazlar, hatta her nesne ve bedenimiz için de geçerli. Peki bu durum nedir tam olarak?

İşleyiş ya da süreç farkındalıksızlığı (fark edilebilecek kadar tuhaf bir kelime oldu). İşleyiş ya da süreç unutkanlığı [5]. Nasıl bir şey bu? Örneğin, altyapıları aksamadan çalışırlarken unutmak ve sadece bozulduğunda, çöktüğünde aksaklıkları vasıtasıyla görünür oldukları zaman hatırlamak (Star, 1999, s. 382) [6]. Peki altyapılar başka ne şekilde gösterirler kendilerini? Hem “arzudan” hem malzemeden yapılmış tekno-fantezi nesneleri olmalarıyla (Larkin, 2018, p. 176) [7]. Peki onları böyle görünce neyi unutur, neyi hatırlarız? Altyapıların yücelikleri karşısında huşuya kapıldığımızda ve sağladıkları kolaylıklarla ikna olduğumuzda karmaşık bağlantılarını unutur, çevresini hunharca yok ettiklerini gördüğümüzde ise bir anlığına hatırlarız. Nefes alırken fotosentezi unutmak, ormanlar yandığında ağaçları hatırlamak gibi. Deprem olduğunda jeolojiyi, fay hatlarını ve yapı malzemelerini hatırlamak gibi. 

Devasa altyapılar bir yana, evimizin tesisatlarına dönersek, onları da unuttuğumuzu fark ederiz. Bu noktada 2019’dan ilginç bir örneğe bakabiliriz. Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinde nikahtan önce tuvalette selfie çekilerek evindeki klozetin varlığını kanıtlayan erkeklerin müstakbel eşlerine devletten 51 bin Rupee’lik para yardımı yapılacağı belirtiliyordu [8]. En sıradanın görünür kılınma zorunluluğu. En temel ihtiyacı sağlayacak altyapı yetersiz olduğunda var olanların görünürlüğü sahiplerine bir statü sağlıyor tabii. 

Aşağıdaki fotoğrafları işte kafamdaki tüm bu düşüncelerle ilginç bulduğum için çekiyordum. Sonra bunlar birikti ve bu yazıya evrildi. Bu vesileyle de eğlenceli bir başlık koymak istedim: İletişim Yaratıkları Ansiklopedisi için Ön Çalışma. Bu yazıda bu ön çalışmaya bir giriş niteliğindeki ilk kısma fotoğraflar ve kısa notlarla değineceğim. İlk kısmın başlığı İletişim Botaniği: Tekno-natürel Metamorfozlar. İletişim araçlarının ve iletilerin yayılımı, çürümesi, tükenmesi, dönüşmesi, gizlenmesi, bitkilerle, toprakla, doğayla iç içe geçmesi gibi konuları kapsıyor. Tekno-natürel yaratıklar. Uydurma Latince botanik terimleriyle hayali bir dünyada kısa bir gezinti. Mantarlar, sarmaşıklar, kökler, saplar, duyargalar… İletişim. Bitki farkındalığı eksikliğimiz ile birlikte iletişimimizi sağlayan altyapılara, aygıtlara ve bunların süreçlerine ilişkin farkında olmama, unutma durumumuza bir nebze dikkat çekmek için bir giriş metni. Gülhane Parkı’nda ceviz ağacının farkında olmak mı? Kim bilir? 

İletişim Botaniği: Tekno-natürel Metamorfozlar

Yalnız ve Kök Salan Ankesör (Arcarius radicatus separatus) 

Fotoğraf: Can Zeren

Elimdeki akıllı telefona bakarak yürüyordum. Boyun fıtığı yakındır. Boynumuzu ağrıdığında hatırlarız zaten. “Boynun diyorum”, boynun dahil, yok, “Afrika dahil”. Üvercinka kırıntıları geldi aklıma Cemal Süreya’dan. Kafamı kaldırdım. Karşımda boynu bükük, ahizesi koparılmış, kablosu toprağa uzanıp kök salmaya yüz tutmuş yalnız bir ankesörlü telefon. Bedenine sarmaşıklar sarılır. Boynunu yapraklar bürür. Kart bölmesine ancak polenler dolar. Karıncalara yuva olur. Sahi jeton ne zamanda kaldı?

Bazağacı (Arbor cellularis)

Fotoğraf: Can Zeren

Viyadüğün hemen yanında, diğer ağaçların arasında epey boy atmış bazağacı. Yaz kış yeşildir. Kapsama alanına girince, gövdesinde kim bilir kimlerle yan yanadır hücresel verilerimiz. Sosyal medyada önümüze çıkacak hangi algoritmik reklamları iletiyordur avuç içimize? Makinesel köleliğin polenleri işte böyle taşınır bedenimize. Kamufle edilmiş istasyonlar “Pseudopinus telephoneyensis” ve “monopalm” olarak da adlandırılmaktadır [9]. 

McLuhan Anten Sarmaşığı (Hedera antenna mcluhaniana)

Fotoğraf: Can Zeren

“Araç”, “vasat”, “mecra”, “meyan”, “ortam”, “medyum” mesajdır, yani kısaca “the medium is the message” diye diye Marshall McLuhan’a sinyaller gönderen ve masaj yaparak çanak antene dolanan bu sarmaşık ıslah edilmiş bir derenin kenarında tespit edilmiştir. Yapraklarının içinden geçen sinyallerden kimisi izdivaç programlarına, kimisi kutu kutu tartışan kafalara, kimisi “Bitkilerin Gizemli Yaşamı” adlı belgesele bağlanmaktadır.

Ağaç Kablosu (Capulum arboris)

Fotoğraf: Can Zeren

Bir kafeteryanın işgal ettiği kaldırımdaki masaların hemen yanında bulunan ağaca dolanmış kablo. Ağaca dolanarak ağacın gövdesini aydınlatıp ambiyans yaratmak için kullanılan ışık kablosu. Burada ağaçtan ve fotosentezden ziyade ağaç gövdesinin estetiği önem arz etmektedir. Bitkilerin şehir ışıklarının kirliliğinden etkilendiği, örneğin daha hızlı tomurcuklandığı ve yapraklarının daha hızlı büyüdüğü çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir [10].

Kilit Küskütü (Cuscuta catena)

Fotoğraf: Can Zeren

Kilit küskütü, Paris’in Seine Nehri’ni kesen Pont des Arts köprüsü üstündeki direklerde yetişir. Aşklarıyla kendilerini birbirlerine kilitlemek isteyenler asma kilitlerini bu direklere asar. Kilitler başka aşkların kilitlerine tutunarak yayılırlar. Kilit küskütleri Sacre Coeur Bazilikası çevresinde de görülür. Ve belki Paris’in başka sokaklarında… Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli şehirlerinde de yetiştiği bilinmektedir. Sevme Sanatı’nın yazarı Erich Fromm burayı görseydi “sahip olmanın ruh halini ne güzel de gösteriyor” derdi herhalde.  Olmak fikrinin özgürleştirici dünyası karşısında işte birbirine sahip olma takıntılı “homo consumens”lerin [tüketen insanların] hapseden kilitleri [11]. Bu kilitlerin sahibi çiftlerden mutlaka ayrılanlar olmuştur, belki de olacaktır. Herhalde gelip sökecek değillerdir. Anahtarı da atmışlardır. Bu nedenle bu kilit küskütleri parazitik özellikler göstererek dur durak bilmeden büyürler. Denetim toplumlarında kilitlenen aşkların kapatılma sembolü.

Jeton Tohum (Granum nomisma)

Fotoğraf: Can Zeren

Jeton tohumları, ankesörlü telefonların kartlı döneme geçişi ve tamamen tükenişinin ardından yeniden yeşerme kabiliyetini yitirmiş yuvarlak metal nesnelerdir. Zamanında telefon etmeyi mümkün kılan, vapura bindiren, oyun oynatan jetonlar makinelerin, zihinlerin ve bedenlerin arasında köklenirken günümüzde iletişim tohumu olma özelliğini yitirmiştir. Nesli tükenmiş bu nesnenin torunu ise kripto para evreninde “coin” ve “token” isimleriyle geri dönmüş olup Fransızca atmak (jeter) fiilinden türetilen jeton kelimesi gündelik hayatımızdan uzaklaşmıştır.

Mezar Postası (Posta sepulcralis), Mezar Mektubu (Epistula sepulcralis)

Fotoğraf: Can Zeren

Paris Montparnasse Mezarlığı’nda Rumen filozof Emil Cioran’ın mezarının üzerine bırakılmış posta kutusu. Kutunun üzerinde “Lettres pour Emil Cioran” [Emil Cioran’a Mektuplar] yazılıdır. Posthumus Posta olarak da adlandırabilir. Mezar taşının üzerindeki posta kutusuna ekilen mektuplar buradan çoğalır ve başka zihinlere yayılır. Mezar postası bulunmayan yerlerde mektup toprağa dikilerek gönderilir.

Cioran’ı şu sözüyle anmak isterim: “İnsan dünyaya kazık kakmayacak, tükeniş pusuda, oldukça garip hayatının acısını çekmek zorunda kalacak. Çünkü uzun süre var olması ve sonunun iyi olması doğaya aykırı ve akıl almaz bir şey. Bu bakış açısı umut kırıcı, demek ki muhtemel.” (Cioran, 2017, s. 131) [12].

Gelecek Kısım için Not

Bir sonraki bültende Siyasal İletişim ve Propaganda Yaratıklarına değinip yine fantastik bir bakış açısıyla konuya yaklaşmaya çalışacağım. Örneğin bu metinde 4 Temmuz 2024 Perşembe günü gerçekleşen Birleşik Krallık Genel Seçimlerinde Richmond & Northallerton’dan aday olan “Count Binface” (Kont Çöpsurat) hakkında yapılan ve 22 Haziran’da yayımlanan IPSOS araştırmasına değinmek isterdim. Fakat yazının temasının dışına çıkacağından bunu bir sonraki bültene bırakıyorum. Mevcut ve hayali yaratıklarla karşınızda olmak üzere. İletişim örümceği sizinle olsun.


Kaynakça

[1] Das Eismeer, Caspar David Friedrich, 1823-1824 https://en.wikipedia.org/wiki/File:Caspar_David_Friedrich_-_Das_Eismeer_-_Hamburger_Kunsthalle_-_02.jpg

[2] Wandersee, J. H., & Schussler, E. E. (1999). Preventing plant blindness. The American Biology Teacher, 61(2), 82–86. https://doi.org/10.2307/4450624

[3] Parsley KM. Plant awareness disparity: A case for renaming plant blindness. Plants, People, Planet. 2020; 2: 598–601. https://doi.org/10.1002/ppp3.10153

[4] Knapp S. Are humans really blind to plants? Plants, People, Planet, 2019; 1: 164–168. https://doi.org/10.1002/ppp3.36

Ro, C. Why 'plant blindness' matters — and what you can do about it. BBC 24 February 2022. https://www.bbc.com/future/article/20190425-plant-blindness-what-we-lose-with-nature-deficit-disorder

[5] Bu konularda bazı teorisyen/araştırmacıları ve eserlerini anmak yerinde olur. Örneğin, Marshall McLuhan “Understanding Media” kitabı, Paul Connerton “Modernite Nasıl Unutturur” kitabı, Ian Hodder, “Entangled” kitabı ve “forgetness” kavramı. 

[6] Star, S. L. (1999). The Ethnography of Infrastructure. American Behavioral Scientist, 43(3), 377-391. https://doi.org/10.1177/00027649921955326

[7] Larkin, B. (2018). Promising Forms: The Political Aesthetics of Infrastructure. N. Anand, A. Gupta, & H. Appel (Ed.), The Promise of Infrastructure (ss. 175-202). İçinde Duke University Press. https://doi.org/10.1215/9781478002031-008

[8] https://timesofindia.indiatimes.com/city/bhopal/in-madhya-pradesh-a-loo-selfie-ritual-before-wedding-rites/articleshow/71513065.cms

https://www.thehindu.com/news/national/other-states/selfies-in-toilets-for-51000-govt-aid-leaves-grooms-embarrassed-in-mp/article29657512.ece

[9] “Monopalm.” https://www.nelloinc.com/wireless-cell-towers/monopalms.cfm

“Pseudopinus telephoneyensis.” https://www.flickr.com/photos/21703936@N08/13099736493

[10] Czaja, M., & Kołton, A. (2022). How light pollution can affect spring development of urban trees and shrubs. Urban Forestry & Urban Greening, 77, 127753. https://doi.org/10.1016/j.ufug.2022.127753

Cornwall, W. (2022, Temmuz 13). Those lights aren’t just messing with your sleep.

They’re bothering the trees. Anthropocene Magazine. https://www.anthropocenemagazine.org/2022/07/those-lights-arent-just-messing-with-your-sleep-theyre-bothering-the-trees/

[11] Fromm, E. (1965). The Application of Humanist Psychoanalysis to Marx’s Theory https://fromm-online.org/wp-content/uploads/fromm-titles/1965c-eng.pdf

[12] Cioran, E. (2017). Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine. (Çeviren: K. Sarıalioğlu) Metis. (Orijinal dilinde yayın tarihi 1973) 

“L'homme ne durera pas. Guetté par l'épuisement, il devra payer pour sa carrière trop originale. Car il serait inconcevable et contre nature qu'il traînât longtemps et qu'il finît bien. Cette perspective est déprimante, donc vraisemblable.” (Cioran, 1973)


* Dr., Öğretim Görevlisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi