Sadece İletmek İstiyorum

Sadece İletmek İstiyorum

7 Nis 2024

Ayşe Bengi Özçelik*

Yoğun bakımdayım. Gözümü açtım, hemşirenin ismi yok… Diğerinin? Onun da yok. Hemşireee desem, duymuyorlar. Pardon? Bakar mısınız? Ayak ucum üşüyor…

Başlıyorum yatağın kenarına vurmaya. Hemen oradasın işte hemşire, bi’ dönüver. Ama elinde işi var. Belki kan tahlillerini ayarlıyor, önemli bir işlem yapıyor. Hiç arkasına dönmeden dedi ki “Vurmana gerek yok, acil bir şey olunca ben sana dönerim zaten.”

Hak verdim. Doğru diyor. Acil bir durumum yok, ağrım sızım yok. Hem başka kimler var odada bilmiyorum. Belki onlar daha acildir. Ama yine de yoğun bakım odasında yatağa vurarak “iletişim” kurmaya çalışmanın dramı biraz vuruyor.

O an düşündüğüm şey şu oldu: İnsanın ihtiyacı gerçekten iletişim mi acaba? Ben iletişim istemiyorum. İletim istiyorum. Bir şey söyleyeyim, karşı taraf kabul etsin ve aksiyon alsın. Ya da kabul etmesin ve reddetsin. “Ama…” demesin. Karşılık vermesin. İletelim, bitsin. Israr, isyan, inkar, itiraz, açıklama olmasın. Bende bir mal var, onu sana vereyim. Al ne yaparsan yap güzel kardeşim. Gerisi sende.

Bu yazdıklarım herhangi bir iletişim teorisine oturmuyor. Herhangi bir bilimsel gerçeğe de oturmuyor. Akademisyen olarak değil, hasta psikolojisiyle yazıyorum. Belki de anlamsızdır. Ama olsun, bende bir mal var. Onu size vereyim. Ne yaparsanız yapın 😊

İletim net olsa iletişim daha sağlıklı ve temiz olur belki. Birinin söylediği bir şeyi dinlerken karşılık verme arzusuyla değil, sadece dinleme arzusuyla algılamaya çalışmak ne mühim şey. 

“Ali Koç falan gelmiş. Karışmış hep sizin taraf!”. Bu muhabbet başlıyor. Konuşuyorlar da konuşuyorlar. Kızamıyorum. Hasta deneyimi üzerine doktora tezi yazmış olan ben, o an orada yoğun bakım hastasının ihtiyaçlarını nasıl düşünmezler de böyle bangır bangır konuşurlar diye kızamıyorum. Çünkü orası onların sosyal alanı. Bangır bangır da değiller muhtemelen, bana öyle geliyor. Bari diyorum anlamaya çalışayım ne olmuş. Anlayamıyorum.

Eşim geliyor. Bengi? Bengi? Ameliyat çok başarılı geçti. Ben hoca ile bizzat konuştum. Temizlediler… Elimi kaldırmışım. Söylediğim tek şey: “ANLATMA”. Yine bir iletişimsizlik ihtiyacı içindeyim. Anlatırsa cevap vermek zorunda hissettim galiba. Neler olmuş, nasıl almışlar, zihnim yine iyi çalışacak mı… Sorular bitmiyor, biri bir şey söyleyince karşılığı kesilmiyor. Belki de bende böyle. Ama bencilce sadece kendi tarafımdan iletim istiyorum artık.

Sesimi duyan var mı? Bu sözü ne çok söyledik, ne çok duyduk. Sesler duyuluyor. İçerik dinleniyor mu? İçerik anlaşılıyor mu? Cevabı doğru veriliyor mu? Temiz iletişime neden bu kadar kafa yoruyoruz? Çünkü ara gürültüler çok fazla. Ve bu gürültüler insanın beyninde yer ediyor belli ki. İletişimi kirleten de bu gibi geliyor bana. Bir beyin ameliyatının ardından iletişim üzerine düşünmemi sağlayan yatkınlık da bu sanıyorum.

Bu düşüncelerim önümüzdeki hafta tamamen farklı olabilir. O zaman da başka bir şey iletebilirim size. Yeter ki iletim kanallarımız açık ve temiz olsun.

Konuşmalar, yazılar, filmler, konserler… Hatta danslar. Hepsi birer ifade, iletim biçimi. “Benden çıksın da…” kısmı önemli. Artık bizden çıksın, karşı taraf işteşlik kısmını hallederken de bize dokunmasın. Benim ileteceklerim bunlar. 

Önce iletim, sonra iletişim. Temizlik kendiliğinden gelir. 😊

Herkese sağlıklı iletimler…

*Doktor öğretim üyesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi