Sosyal Medyadan Çocukları Uzak Tutmak?

Sosyal Medyadan Çocukları Uzak Tutmak?

22 May 2024

Emine Eser Gegez

Çocuklar neredeyse her disiplin için bir alt çalışma alanı olan bir konu. Korunmaya ve gözetime muhtaç olmaları çocukları pek çok araştırmacının odak noktası haline getiriyor. Sosyal medya ise güncelliğini hiç kaybetmeyen bir kavram. Çocuklarla sosyal medyayı bir araya getirdiğinizde ise bu iki konudan kat kat daha önemli meseleler ortaya çıkmaya başlıyor. İçimizde çocukları sosyal medyanın esiri yapmayın şeklinde bir paylaşım görmeyen oldu mu hiç? Muhtemelen hayır. 

Sosyal medyadan çocukları uzak tutmak çok kolay değil. Sosyal medyadan çocukları uzak tutmak doğru mu? Aslında doğru da değil. Asıl soru çocukların dijital dünya ile etkileşimlerini nasıl yönetmemiz gerektiği. Birkaç gündür hepimizin her yerde karşısına çıkan “telefonu elinden alınan gencin annesini balkona kilitlediği” haberinin başlığı bile bu konuda henüz ne kadar yetersiz ya da çaresiz olduğumuzu düşündürtmeye yetiyor.

Araştırmalar, dijitalleşmenin çocukların zihinsel gelişimi açısından fırsatlar sunduğu kadar zorluklar da yarattığını ortaya koyuyor. Sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olası olumsuz etkilerini azaltmak için ebeveynlerin, eğitimcilerin ve politika yapıcıların dijital okuryazarlığı teşvik etmeleri, sorumlu çevrimiçi davranışları desteklemeleri ve siber zorbalığa veya diğer çevrimiçi tehditlere karşı savunmasız olabilecek çocuklar için destek sistemleri sağlamaları çok önemli. Ayrıca, açık iletişimi teşvik etmek ve ekran başında geçirilen süreye sağlıklı sınırlar koymak, çocukların sosyal medya deneyimlerinin olumlu ve yapıcı olmasını sağlamada elbette büyük rol oynuyor.

İyi tarafından bakacak olursak sosyal medya sayesinde çocuklar kendilerini fotoğraflar, videolar veya yazılı gönderiler aracılığıyla yaratıcı bir şekilde ifade edebilecekleri bir alan yaratıyorlar. Bu alanda ortak ilgi alanları, hobileri, kimlikleri veya amaçları etrafında odaklanan çevrimiçi toplulukların oluşturup, bu topluluklarda yeteneklerini sergiliyor, fikirlerini paylaşıyor ve akranlarından geribildirim alıyorlar. Farklı bakış açılarına, kültürlere ve deneyimlere maruz kaldıklarından ufukları genişliyor, empati kurma yetenekleri güçleniyor ve önyargılara meydan okuyabiliyorlar.

Peki her şey bu kadar güzelse biz niye sürekli çocukların veya gençlerin özne olduğu şiddet odaklı haberlerle karşılaşıyoruz? Her ne kadar sosyal medyanın kendisi doğrudan çocukların daha şiddet yanlısı olmasına neden olmasa da bazı saldırgan davranışları etkileyebilecek çeşitli faktörlere katkıda bulunduğu yadsınamaz. Asıl tehlike medyada grafik veya gerçekçi şiddete tekrar tekrar maruz kalmanın çocukları gerçek hayattaki şiddete karşı duyarsızlaştırarak başkalarının acılarına karşı daha az empati duymalarına neden olabilmesi. Bu duyarsızlaşma, çocukların saldırgan davranışları daha kabullenici hale gelmelerini sağlıyor ve zorbalık veya şiddet olaylarına müdahale etme olasılıklarının azaldığı bir şiddet döngüsüne katkıda bulunuyor.

Bu nedenledir ki en sık karşılaştığımız haber başlıkları arasında siber zorbalık ve akran zorbalığı yer alıyor. Zorbalar, anonim hesaplar veya sahte profiller aracılığıyla çocukları incitici mesajlar, taciz ve gözdağı ile hedef alıyorken, çocuklar farkındalık seviyeleri düşük olduğundan kendi akranlarına yönelik açıkça zorbalık içeren mesajlar yöneltebiliyorlar. Sosyal medya platformlarında kolayca öne çıkan bu tarz incitici içeriklerin hızla yayılabilmesi ve kolayca geniş bir kitleye ulaşması ise her türlü siber zorbalığın çocukların ruh sağlığı üzerindeki derin etkilerinin iyice derinleşmesine sebep oluyor. 

Bu hafta sosyal medyada sıkça üzerinde konuşulan anne-kız örneği de bu açıdan değerlendirildiğinde son derece endişe verici. Çocukların sosyal medya paylaşımları zaten paylaştıkları bilgilerin hassasiyetinin farkında olmamaları nedeniyle önemli gizlilik endişelerine yol açarken yetişkinlerin çocukların hayatlarına dair pek çok ayrıntıyı dijital kanallardan paylaşmaları hem mahremiyetlerinin ihlali hem de güvenlik sorunları yaratmakla kalmıyor, çocukların itibarını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecek uzun vadeli sonuçlar doğmasına da sebep oluyor. 

Sonuç olarak, sosyal medya çocuklara kendilerini ifade etme, bağlantı kurma ve topluluk oluşturma fırsatları sunarken, aynı zamanda onların refahı ve güvenliği için de önemli riskler barındırıyor. Çocukların günden güne çok daha fazla içerik üreten kullanıcılar olduğu gerçeğini göz önüne alırsak, sosyal medya kullanımlarıyla ilişkili risklerin ele alınması ebeveynlerin, eğitimcilerin, politika yapıcıların ve teknoloji şirketlerinin iş birliğine dayalı bir çaba göstermesini gerektirecek gibi duruyor. Anlaşılan o ki dijital okuryazarlığı sadece çocuklar için değil, ebeveynleri için de teşvik ederek, açık iletişimi güçlendirerek ve etkili koruma önlemleri uygulayarak, çocukları dijital çağda sosyal medyada sorumlu ve güvenli bir şekilde gezinmeleri için güçlendirebiliriz.