4 Ara 2023
Sarper Durmuş
Geçtiğimiz aylarda OpenAI’ın CEO’su Sam Altman’ın görevden alınması çok ses getirmişti. Benden, Enstitü’nün ilk bülteni için büyük dil modelleri ve OpenAI’ın tepesindeki çalkantılarla ilgili bir yazı istendi. Ben de ChatGPT’ye gerekli komutları verdim ve şu anda okumakta olduğunuz metin ortaya çıktı. Yapay zekanın verdiği yanıtlar sizi çok şaşırtacak!
Şaka, şaka. Bu metni herhangi bir oluşturucu yapay zeka uygulaması (generative ai) kullanmadan, bizzat kendim ürettim. Seni gidi luddit dediğinizi duyar gibiyim. Ama durun size neyi amaçladığımdan bahsedeyim.
Veri görselleştirmeden, ünlü şarkıcıların seslerinin taklit edilebilmesine, web sitesi ya da ara yüz tasarlamaya kadar birçok alanda üretim yapan uygulamaların bir demet halinde Türkçe olarak anlatıldığı içerik ve sunumları sıkça görüyoruz. Bu uygulamaların kapasitelerini test etmek ya da artık erişilebilir hale gelen bu araçları kullanmakta bir beis görmüyorum. Aslına bakarsanız buradaki mesele yalnızca yapay zeka özelinde bir konu değil. Bu, teknolojiyle olan ilişkimizin tamamını kapsayan, Heidegger’e göre insan varoluşunun tam ortasındaki bir sorun. Yeni teknolojilerin getirdiği kolaylık ve yeniliklere odaklanıyor, bu teknolojilerin geliştirilme aşamasındaki olumsuzluklar ya da beklenmeyen sonuçlarla karşılaştığımızda söz konusu teknolojiyi geliştirenleri sorumluluktan azade görüyoruz. Dolayısıyla, bu soruna bakarken Google, Facebook ya da Twitter gibi teknoloji şirketlerine olan yaklaşımımızı tümden irdelemeliyiz. Türkiye’deki iktidar ifade özgürlüğünün alanını gittikçe daralttığından eleştirel düşünce dijital platformlara sıkışıp kalıyor ve bu da teknoloji şirketlerinin yaptığı hatalı işlerin yok sayılmasına sebep oluyor. Örneğin, rekabete aykırı şekilde pazar hakimiyeti sağlamaları ya da Türkiye’de bağımsız medya kuruluşlarının haberlerindense iktidar medyasını ön plana çıkarmış olmaları ya da 2023 seçimlerinde yalan haberler üzerinden siyasi mikro hedefleme yapılmış olması pek de bir sorun yaratmıyor.
Genelleyecek bir veriye sahip olmamakla birlikte, Türkiye’de teknoloji şirketleriyle ilgili endişe ve eleştirinin pek yüksek olmadığını söyleyebiliriz. Ayrıca, sosyal medya platformlarında karşılaştığımız yanıltıcı içerik ya da sağlıksız ortamların sorumluluğunun buradan milyarlarca dolar kar eden şirketlerde değil, kötü niyetli bireylerde olduğuna dair genel bir kanının hakim olduğunu söylemek mümkün. “Teknoloji insanın dışında gelişiyor ve bu ilerleme engellenemez” düşüncesinin yurttaşları pasifize etmesinin ötesinde bu teknolojilerin daha adil ya da herkesi güçlendirebilecek bir şekilde geliştirilme olanağını da azaltıyor. Dolayısıyla yabancı bir dili Türkçe’ye çeviren ya da video kurgulayabilen yapay zeka uygulamalarını tanıtan, bunların kullanılmasını teşvik eden bir yaklaşımın yanında bu teknolojinin nasıl, hangi motivasyonla geliştirildiğinin, karar alıcılarının nasıl davrandıkları üzerine de kafa yorulması gerektiğini belirtmek isterim.
OpenAI’ın CEO’su Sam Altman’ın çok konuşulan kovulma ve işe geri alınma sürecine işte bu açıdan bakmak gerekli. Türkçe haber ve analizlerde konuya yaklaşımın Succession tarzı bir patronlar çatışması ya da OpenAI’ın insanlığın sonunu hemen getirecek olan gizemli bir yapay zeka modelinin “keşfetmiş” olduğu arasında gidip geldiğini söyleyebiliriz.
Bunun haricinde Füsun Sarp Nebil’in bu konuyu effective altruism vs. effective accelerationists üzerinden incelediği analizi bu konunun Türkçe olarak da konuşulabileceğine dair önemli bir örnek oluşturdu. Küresel teknoloji patronları ve geliştiricileri arasında yaygınlaşan bu terimler yapay zekanın insanlığın genel yararına nasıl geliştirilebileceğini düşünen bir yaklaşımla bu tarz endişelerin insani ilerlemeyi engellediğini savunan, regülasyon karşıtı etkili hızlandırmacılar arasındaki bir hizipleşmeye işaret ediyor. Hiç şüphesiz ki teknolojinin neyi ne kadar hızlı üretebildiğine hayran olmanın karşısında, bu tartışma kritik bir önem taşıyor.
Size son olarak NY Times’ın OpenAI’daki Sam Altman kriziyle ilgili edindiği bilgileri aktarayım. OpenAI şirketi, kâr amacı gütmeyen bir girişime bağlı olarak çalışıyor. Bu kuruluşa bağlı olan şirketin CEO’luk görevini Sam Altman yapıyor. Şirketi kontrol eden yönetim kurulunun bir üyesinin yazdığı akademik makalede, ChatGPT’nin tüm kullanıcılara olası etik çıkmazların test edilmeden açılmış olması hatalı bulunmuş. Altman bunun üzerine kuruldaki bazı üyelerin diğer üyeler tarafından istenmediğine dair söylentiler çıkarmış.
Özetle, Altman’ın OpenAI kurulunu birbirine düşürecek davranışlar içine girmiş olması yönetim kurulunun ona olan inancını yıkıyor. Son kertede Sam Altman onun için çok ideal olmayan yeni bir yönetim kurulu yapısıyla görevine dönmüş olsa da Biden ya da Modi gibi liderlerle oturup kalktığı bir yılı Time dergisi tarafından yılın kişisi seçilerek kapatmış oldu. Dünyanın en önde gelen yapay zeka girişiminin tepesinden kötü kokular yayılırken, şirketin milyarlarca insanın kullanacağı yapay zeka uygulamalarına nasıl güvenebiliriz sorusu ortalıklarda dolaşıyor. Yapay zeka uygulamalarının kullanımının yaygınlaşması ya da kabiliyetlerinin anlaşılması kadar bu şirketlerin güçlü yöneticilerinin davranış biçimlerinin de takip edilmesi teknolojinin nereye gittiğini anlayabilmek adına önem taşıyor.